5 Mart 2009 Perşembe

ANANASIN FAYDALARI


Pürüzsüz bir cilt için, demir; güçlü saç-tırnak ve cilt için, kalsiyum; sağlıklı cilt ve göz için, vitamin A; hücrelerin çoğalmasını sağladığı için, vitamin B ve cilt deki kollagen oluşumu için vitamin C içeriyor.

Protein sindiren ve zayıflamayı sağlayan enzim olan bromelain sayesinde sadece sindirime yardımcı olmakla kalmaz, vücutta meydana gelebilecek olan iltihapları ve şişkinlikleri de etkili bir biçimde azaltır. Özellikle sinüzit, bademcik iltihabı, gut hastalığı, mafsal iltihabı ya da yaralanma veya ameliyatlardan sonraki iyileşme dönemlerinde ananasın faydalı olduğu bilinmektedir.

Bromelain, vücudun su tutmasını azaltır, iltihapları giderir, Aşırı trombosit yapışkanlığını önlediği için doğal bir kan incelticidir. Ancak bromelainin kan inceltici ilaçlarla beraber kullanılması tavsiye edilmez. Bazı kişilerde alerjik reaksiyonlar oluşturabilir veya kalp hızını yükseltebilir.


Ananas, az bulunan bir mineral olan manganezin mükemmel bir kaynağıdır. Anti oksidan koruma sağlar ve bağışıklık sisteminin destekçisidir. Sağlıklı bir diyet meyvesidir.

Ananas kilo verdirir. Ananas insan vücudunun ihtiyaç duyduğu bütün vitaminleri ve 16 doğal mineral içerir. Ananasın kilo verdirmedeki sırrı ise zengin suyunda saklıdır. Ananas suyu vücuttaki yağı etkili bir şekilde eritebilir. Dolayısıyla her gün yemekte ananas ya da ananas suyu tüketilebilir. Ancak yemeden önce ananası tuzlu suda yarım saat bekletmek gerekir.

Mide ve bağırsakları temizler. Ananas etin sindirilmesinde yardımcı olabilir. Ananasta bulunan protein mayası, yemeklerdeki proteinleri etkili bir şekilde çözümleyerek mide ve bağırsakları hareketlendirir.

Cilt ve saçı güzelleştirir. Ananasın içerdiği zengin B vitamini cildi etkili bir şekilde nemlendirir ve saçı da parlatır. Bunun yanı sıra ananas stresin giderilmesi ve bağışıklık sisteminin güçlendirilmesine de yardımcı olur.

Tansiyon ve kandaki yağ oranını düşürür. Ananas kan dolaşımını hızlandırarak hem tansiyonu, hem de kandaki yağ oranını düşürmede etkili olabilir. Ananas, vücutta yağ birikimini de önler.

Nezleye karşı birebirdir. Ateş, öksürük ve boğaz ağrısı nezlenin en önemli belirtileridir. Bu durumda, yatakta dinlenmenin yanı sıra bir bardak taze ananas suyu da içilebilir. Çünkü ananas suyu ateşin düşürülmesi ve nefes borusu enfeksiyonunun önlenmesinde de etkilidir. Tıbbi araştırmalara göre, eskiden beri insanlar, boğaz ağrısı ve öksürüğü ananasın içerdiği protein mayasıyla gidermeye çalışmıştır.

Beyne giden kan yollarını temizler ve beynin kan dolaşımını arttırır.

Ananasın son yapılan araştırmalarda doğal yapısında bulunan bromelain enziminin CCS molekülünü içerdiği ve bunun da kansere karşı insan vücudunun bağışıklık sistemini harekete geçirdiği kanıtlandı. Bromelain, vücuttaki proteinleri ayrıştıran ve sindiren bir enzim olduğundan hazmı kolaylaştırır, mide asidini düzenler. Kemik ve eklemlerdeki kireçlenmeyi önler. Alerjilere karşı korunma sağlar. Ananasın içindeki enzimlerin yağ yakma özelliğinin olması kozmetik sektörünün de bu meyveye olan ilgisini giderek arttırıyor. İdrar söktürücü etkisi nedeniyle vücuttaki toksinlerin atımına yardımcı olduğundan selülit tedavisinde de kullanılıyor.

Ananasın içindeki enzimler, protein sindirimini hızlandırdığından oldukça doyurucudur.

8 Aralık 2008 Pazartesi

ERKEK SAĞLIĞI İÇİN YAPILMASI GEREKENLER


İşte her türlü konuda erkekleri sağlıklı yapan 21 mucize ürün.


Bitkisel sıvı yağlar, yağlı tohumlar, tam tahıllar ve yeşil yapraklı sebzelerde bulunan E vitamini yağda eriyen antioksidanlar...

Araştırmalar, destek ürünlerin erkek sağlığında önemli rol oynadığını gösteriyor. Ancak bu ürünlerin tüketimi kişinin beslenme, yaş, cinsiyet, kilo, boy, yaşam biçimi ve sağlık durumuna göre değişiyor.

Bazıları üreme sistemi ve prostata, bazıları seksüel güce, bazıları ise kas iskelet sistemine iyi geliyor. Saw Palmetto, çinko, maca, likopen gibi desteklerin özellikle erkek sağlığında etkili olduğunu söyleyen Taylight Sağlık Merkezi’nden Diyetisyen Berrin Yiğit, “İstenen etkinin sağlanması için bu ürünler mutlaka uzman kontrolünde kullanılmalı, gelişigüzel tüketilmemeli” diyor. İşte erkek beslenmesinde etkili olan destek ürünler ve özellikleri.

Vitaminler

C Vitamini

Pek çok sebze ve meyvede bulunan en etkili antioksidanlardan biri olarak bilinen C vitamini kemik, eklem ve damar sağlığı için önem taşıyor. Serbest radikalleri nötralize edebilen, bazı kanser türleri ve kalp hastalıklarını önleyebilen C vitamininin, kişisel ihtiyaçlara göre değişmekle birlikte günde 200-2000 mg arasında bölünmüş dozlarda alınması önerilir.

E Vitamini

Bitkisel sıvı yağlar, yağlı tohumlar, tam tahıllar ve yeşil yapraklı sebzelerde bulunan E vitamini yağda eriyen antioksidanlar familyasından sayılmaktadır. Başta kalp damar hastalıkları, kanser türleri, Alzheimer, katarak oluşumunda etken olan serbest radikalleri nötralize eden, prostat sağlığının korunmasında etkili olan, bağışıklık sistemini güçlendiren bir vitamin.

D3 Vitamini

Yumurta, yağlı balıklar ve balık ciğerinde bulunan D vitamini, doğal hali deride sentez edilmektedir. Prostat kanserini önleyici ve tedavi edici olan D 3 vitamini,bağışıklık sisteminin korunması ve kemik sağlığı için önemlidir. Günde 400-1000 IU arasında önerilir.

Folik asit

Diyetisyen Berrin Yiğit, destek ürünlerin uzman kontrolünde kullanılması gerektiğini söylüyor.

Yeşil yapraklı sebzeler, turunçgiller, zenginleşmiş tam tahılllarda bulunan bir çeşit B vitamini olan folik asit anne sağlığı kadar erkekler için de önemli. Kanser, kalp hastalıkları ve felce neden olabilecek kan homosistein seviyelerinin düşürülmesinde, kan basıncında ve ruhsal dengede etkilidir. Günde 400 ile 1000 mikrogram olarak, tercihen B12 vitamini ile alınması tavsiye edilir.

B12 Vitamini

Deniz mahsulleri, yumurta, kümes hayvanları, süt ürünleri ve kırmızı et gibi hayvansal kaynaklı besinlerde bulunan B12 vitamininin eksikliği genellikle vejeteryanlarda gözlenir. Öte yandan mide asidinin azalmasına bağlı olarak, yaşı ilerlemiş kişilerde de görülebilmekte. B12 vitamininin eksikliğinde Demir yetersizliği, sinir sistemi tahribatı, depresyona eğilim, alzheimer ve kanser riski artabilir. Bu vitaminin Günde 100 ile 500 mikrogram alınması önerilir.

Mineraller

Çinko

Kabuklu deniz ürünleri, kırmızı et, yumurta, yağlı tohumlar ve kuru baklagillerde bulunan çinko üreme sistemi ve prostat sağlığı için önemli bir mineral. Atletik performansı ve direnci artırabilen, bağışıklık sistemini güçlendiren, yara iyileşme sürecini kısaltabilen, yaşa bağlı makula dejenerasyonuna iyi gelen çinko günde ortalama 25 ile 75 mg yemeklerle birlikte alınmalıdır.

Bakır

Tavuk ürünleri, kuzu, balık, istiridye, kuru baklagiller, yağlı tohumlar, kayısı ve yağlı peynirlerde bulunan bakırın eksikliğinde yüksek kolesterol, yorgunluk, gecikmiş yara iyileşmesi, enfeksiyonlara yatkınlık gözlenebilir. Günde 1 ile 4 mg alınması gerekir.

Selenyum

Organ etleri, kırmızı et, deniz ürünleri, sarımsak, maya ve özellikle Brazilya fındığı gibi yağlı tohumlarda bulunan selenyum, prostat kanseri riskini azaltır, bağışıklık sistemini güçlendirir, viral enfeksiyonlara karşı direnci artırır ve kardiyovasküler sistemi kuvvetlendirir. Günde 200 ile 400 mikrogram önerilir.

Magnezyum

Tam tahıllar, yağlı tohumlar ve yeşil yapraklı sebzelerde bulunan magnezyum, strese karşı direnci artırmaya, yükselmiş kan basıncını düşürmeye, kalp ritimlerini stabilize etmeye, şeker hastalığı tedavisine, kemik sağlığına, astım ve migren tedavisine destek sağlayabilir. Günde ortalama 300 ile 600 miligram yemeklerle birlikte alınabilir.

Esansiyel yağ asitleri

EPA ve DHA

Balık yağından elde edilen esansiyel yağ asitleri soğuk sularda yaşayan somon, ton gibi balıklardan elde edilir. Prostat rahatsızlıkları ve bazı kanser türlerinde etkili olabilen elzem yağ asitleridir. Ayrıca kan basıncı ve kan trigliserid değerlerini düşürümesi, kan akışkanlığının artırıması, kalp ritimlerini akort etmesiyle bilinen bu yağlar, kalp krizi ve inme riskini azaltıcı rol oynar. Vücuttaki inflamasyonu azaltabilen omega 3’ler alerjiler, bağışıklık sistemi ve alzheimerın önlenmesinde de etkilidir. Günde ortalama 500 ile 1500 mg EPA, 300 ile 1200 mg DHA alınması önerilir.

Tonalin CLA

Bir tür esansiyel yağ asidi olan linoleik asitten elde edilen CLA süt ve süt ürünleri ile kırmızı ette doğal formlarda bulunur. Ancak vücut geliştirme ve yağ kaybına destekleri için belli oranlarda tüketilmesi gerekir. Depolanmış yağların azaltılmasında ve yağsız kas kitlesinin artırılmasında önemli rol oynayabilen CLA günde ortalama 1250 mg. tek kapsül olarak tüketilebilir.

Bitkiler

Sarımsak

Öz halinde tabletlerle alınabilen sarımsak prostat, kolon ve mide kanserlerinin önlenmesinde, kan basıncı ve kolesterol seviyelerinin dengelenmesinde etkilidir. Kanı sulandırıcı etkisi vardır, kalp krizlerini önleyebilir ve barsak florasını canlandırır. Günde ortalama 1ile 6 mg sarımsak özü veya 500 ile 1500 mg donmuş kurutulmuş sarımsak tozu tavsiye edilir.

Saw palmetto (cüce palmiye)

Güneydoğu Amerika sahillerinde yetişen cüce palmiye ağacından elde edilen bitki özü, kötü huylu prostat büyümesinin önüne geçmede etkilidir. Libidoyu artırıcı etkisi bulunan ve saç uzamasına yardımcı olan bitkinin günde 160 ile 320 mg alınması önerilir.

Maca

Turp ailesinden gelen, Ant dağlarında geleneksel olarak toplanan maca bitkisi dayanıklılığın artırılması, azalmış libido ve ereksiyon problemlerinin iyileştirilmesi, atletik performansın ve bilişsel becerilerin zenginleştirilmesinde yardımcı olabilir. Günde ortalama 1,5 ile 6 mg organik toz halinde alınmasında fayda vardır.

Rhodıola

Rusya ve İskandinav ülkelerinde sıklıkla direnç kazanmak, sinir sistemi bozukluklarına yarar sağlamak, enfeksiyonlara karşı destek vermek amaçlı kullanılan adaptojenik, antidepresan etkili bir bitkidir. Erkek seksüel toniği olarak bilinen bu bitki, kronik stresle mücadele, mental performansın artırılmasında kullanılabilmektedir. En önemli özelliklerinden biri erken etki gösterebilmesidir. Bitkisel destek ürünlerden cevap almak için genelde 4 ile 6 hafta düzenli kullanım gerekirken Rhodiala 2 ile 4 haftada yanıt vermeye başlayabilir. Günde ortalama kök tozu halinde 100 mg, kök ekstresi olarak 250 mg tavsiye edilir.

Ashwaganda

Hindistan’da yetişen vücut toniği olarak tanınan bitki, Hint Ginseng’i olarak da bilinir. Yaşlılığa bağlı belirtileri azaltmaya yönelik iyi bir tonik olan bitki, stress, kanser ve enfeksiyonlara karşı dayanıklılık kazanmada etkilidir. Uykusuzluk sorunu çekenlere yardımcı olabilir, libidoyu artırabilir, doğurganlık ve fiziksel performansın güçlenmesine destek verebilir. Günde ortalama 1 ile 6 mg kök tozu veya 100 ile 200 mg standart özünün iki kez alınması önerilir.

Gingko

Geleneksel Çin tıbbında yaygın olarak kullanılan gingko kan akışı ve metabolizmayı canlandırıcı özelliği ile hafıza, konsantrasyon yeteneklerinin gelişimi üzerine faydalı, ruhsal dengelerinin düzenlenmesi, kan sirkülasyonu, kan basıncı ve Alzheimer’a karşı koruyucu özellikler taşır. Günde ortalama 120 ile 240 mg tüketilebilir.

Ginseng

Çin’in kuzeydoğu bölgelerinde yetişen adaptojenik bit bitkidir. Santral sinir sistemini etkileyerek çevresel ve mental stress ve aşırı yorgunlukla mücadelede yardımcıdır. Kore Ginsengi güçlendirici özelliği en kuvvetli olan türüdür. Hipertansiyon hastaları doctor kontrolünde kullanmalıdır. 100 ile 200 mg’lık dozları günde 2 veya 3 kez düzenli olarak kullanılmalıdır.

Diğer nutriyenler

Likopen

Domates ve karpuz gibi kırmızı renkli sebze ve meyvelerde bulunan likopenin prostat kanseri, astım ve kalp hastalıklarını önleyici etkisi vardır. Kan basıncını da düşürebilen likopenin günde 30 ile 50 mg alınması önerilir. Bu etken madde pişmiş halde çok daha etkilidir. Bu nedenle yemeklere bol domates sosu eklenmesi doğru bir yöntemdir.

Karnitin

Kas ve kemik sağlığı için önemli bir amino asit türevi olan karnitin özellikle yağ kaybına destek sağlayan, metabolizmayı hızlandıran bir destek olarak bilinir. Trigliseridi düşüren, iyi huylu kolesterol kullanımını artıran karnitin için tavsiye edilen kullanım miktarı; günde 1000 ile 4000 mg.

Kuersetin

Sarı, beyaz renkli sebze ve meyvelerin kabuklarında yer alan kuersetin çok iyi bir antioksidan ve anti inflamatuvardır. Kalp sağlığı ve kan basıncı için önemli etkileri bulunan bu desteğin günde 500 ile 1500 mg kullanılması önerilir.

ŞİŞKİNLİK HİSSİ

Karnınızdaki şişkinlik genellikle mide ve bağırsaklarda gaz birikmesi ile ilgili bir durumdur ve bunu takip eden süreç biraz ağrılıdır. Bu durumu ancak gaz çıkararak sona erdirebilirsiniz. Karın şişkinliğine bir çok şey sebep olabilmekle beraber bunlardan bazıları yağlı besinlerin hazım zorluğu, stres, endişeli ruh hali, sindirim sistemindeki enfeksiyonlar gibi sebepler olabilir.

Gaz nedeniyle oluşan şişkinliğe karşı ne yapmalı?

1. Her yutkunmamızda bir miktar hava yutarız ve bu durum hızlı yediğimizde, heyecanlı ve stresli olduğumuzda, sakız çiğnerken, kamışla bir şeyler içerken artabilir ve bu hava bağırsaklarımızda gaz oluşmasına sebep olur.

2. Sebze ve meyveler, tahıllar ve baklagiller sağlıklı lifler bakımından son derece zengindir. Buna rağmen gaz şikayetiniz varsa bu besinleri tüketirken daha dikkatli olun özellikle çiğ tüketmemeye özen gösterin.

3. Bazı durumlarda bağırsak hareketlerini arttırmak adına lif takviyeleri de ani ve fazla gaz oluşturabilir. Bira gibi gazlı içecekler de gaz üreticilerindendir.

Eğer şişkinliğiniz geçmiyorsa doktor kontrolüne geçmelisiniz.

Karın şişkinliğinden kurtulmak için:


1. Soğan, brüksel lahanası, karnabahar, brokoli, kuşkonmaz, armut, sakız, bira, sütten bir süre uzak durarak bu besinlerin sizde karın şişliğine sebep olup olmadığını anlayabilirsiniz.

2. Yapay tatlandırıcılardan uzak durun.

3. Küçük porsiyonlarda yemek yemeye alışmaya çalışın. 3 ana 3 ara öğün kuralını hayatınıza geçirin.

4. Yemekleri küçük lokmalar halinde yemeye gayret edin. Aceleniz varken, heyecanlı veya stresli olduğunuz anlarda yemek yememeye özen gösterin.

5. Diş sağlığınıza daha fazla önem verin.

6. Sigarayı bırakmaya gayret edin zira bu daha fazla hava yutmanıza sebep olur

BALIK YAĞININ ÖNEMİ

Yapılan araştırmalarda balık yağı tüketiminin fazla olması ile ani kalp krizi riskinde yüzde 50 azalma görüldüğü belirtildi.
Amerikan Kalp Birliği'nin (AHA) sonuçlarına göre balık yağlarının temel içeriği olan EPA ve DHA'nın; kalp ritmi bozukluğunu düzenlediği, ani kalp krizi riskini azalttığı, plazma trigliserid seviyesini düşürdüğü, kan yoğunluğunu ayarladığı ve günde 850 miligram ile 2.9 gram arasında balık yağı tüketiminin kalp rahatsızlıklarına çok önemli etkileri bulunduğu bildirildi.
'Anne ve Babanın Kitabı'nın yazarı ve Ondokuz Mayıs Üniversitesi (OMÜ) Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Şükrü Küçüködük, balık yağı tüketiminin fazla olması ile ani kalp krizi riskinde yüzde 50 azalma görüldüğünü söyledi. Küçüködük, "Alınacak doymamış yağ asitleri miktarları balık çeşidi tüketimine göre değişir. Levrek, pişi, mezgit gibi balıkların 15 gramında PUFA(Çoklu doymamış yağ asitleri) miktarı 50 miligram civarında iken, uskumru, yılan balığı gibi balıkların 15 gramında 400 miligram PUFA
bulunur. Türkiye'de en fazla tüketilen hamsinin 15 gramında ise 200 miligram PUFA, 75 miligram EPA(eikosapentaenoik asit), 135 miligram DHA(dekosahexaenoik asit) vardır. Bu nedenle haftada 300 gram kadar yağlı balık yemek veya günde 200 miligram EPA ve DHA alınması yeterli olur" dedi.
Balık yağlarının kolesterol, damar tıkanıklığı ve damar sertliğini azalttığını vurgulayan Prof. Dr. Şükrü Küçüködük, şunları söyledi:
"Toplam kolesterol ve LDL kolesterol seviyelerinin yüksek olması koroner kalp hastalıkları için büyük risk faktörüdür. Ayrıca yüksek trigliserid seviyesi damar sertliğini olumsuz yönde etkiler. Omega3 yağ asitleri trigliserid düzeyini düşürmenin yanı sıra, yemek sonrası trigliserid artışını da engellemekte çok etkilidir. Balık yağlarının kalp-damar hastalıklarından koruyucu etkisi, kan basıncı ile trigliserid düşürücü etki yapması ve düşük yoğunlukta olan lipoprotein düzeyinin artırılmasından ileri
gelmektedir. Ayrıca balık yağlarının trombosit düzeyini azalttığı ve atardamardaki düz kas hücrelerinin büyümelerini önlediği belirtilmektedir."

13 Temmuz 2008 Pazar

GÜNEŞ YANIĞI


Derhal Aspirin almak güneş yanığının gelişimini azaltabilir. Bol bol su için. Ilık suyla duş alın, aloe veralı ya da normal nemlendirici sürün, hidrokortizonlu krem sürün. Eğer yanığa başağrısı, üşüme ya da ateş eşlik ederse doktora gidin.
2 Güneş cildi nasıl yakar?
Siz şezlongda uzanırken ultraviyole ışınları cildinize nüfuz eder ve yeni hücreler üreten canlı hücrelerinizi öldürür. Ultraviyole A (UVA) cildin daha derinlerine inse de hem UVA hem de UVB cildi yakar.

3 Neden güneşten yanmış cilt kırmızı olur?
Zararı tamir etmek ve ölü hücreleri yok etmek için kan damarları genişler ve yanık yerlere kan akışı artar. Fazla kan cildi kırmızı ve sıcak yapar.

4 Güneşten yanmış cilt neden yanar ve kaşınır?
Tahribata uğramış hücreler beyne yaralandığını anlatan mesajlar gönderir ve acı reseptörlerini harekete geçirir. Bu da cildi temasa karşı hassas yapar.
5 Cilt neden bronzlaşır?
Cildinizin iç katmanını yakan UV ışınlarına tepki olarak vücut cildi koyulaştıran melanin pigmenti üretir. Pigment radyasyonu emerek hücreleri zarardan korur. Çoğu insan güneşe maruz kaldıktan hemen sonra bronzlaşmaz çünkü melanin üretimi uzun sürebilir.

6) Neden kızıl saçlılar bronzlaşmaz?
Melanin vücudun UV radyasyonunu süzmesine yardımcı olur. Fakat melanin zararlı da olabilir. Sarı ve kızıl saçı ve açık teni yapan feomelanin, güneş yanığı ve cilt kanseri gibi güneş zararları riskini arttırır.

7) Güneş koruyucuları nasıl işler?
En etkili güneş koruyucuları hem UVA hem de UVB’ye karşı korur. Bu koruyucular ya UV ışınlarını kimyasal olarak emer ya yansıtır ya da savar.

8) 30 faktör 15 faktörden iki kat fazla mı korur?
Pek değil. Güneşten koruma faktörleri yanmadan önce ne kadar vaktinizin olduğunu söyler. 2 faktörlü koruyucular, hiç koruma kullanmamaya kıyasla güneşte iki kat daha uzun kalmanızı sağlar. 30 faktör size doğal korumanızdan 30 kat daha fazla zaman sunar ve güneş ışınlarının yüzde 97’sini savar. 15 faktör ise güneş ışınlarının yüzde 93’ünü savar.

9) Neden plajda daha çok yanarız?
Güneş ışınları kumda ve suda daha çok yansır. Aynı zamanda UV yazın ve gün ortasında daha güçlüdür.

10) Ufak bir kırmızılık zarar vermez, değil mi?
Yanlış. UV’ye maruz kalmak hücrelerinizi mutasyona uğratıp kansere neden olabilir. Çocukluk ve ergenlik dönemlerinde çok fazla güneşe maruz kalmak yetişkinliğinizde kansere yakalanma riskinizi yükseltir, çünkü bir kanser tipi olan melanomanın gelişmek için çok zamanı vardır. Diğer kötü etkiler: Kırışıklık, kahverengi noktalar ve katarakt...

ALLERJİK RİNİT


Astım akciğer hava yollarının, allerjik rinit (nezle) ise üst hava yollarının müzmin inflamasyonu (yangısı) dur. Yani her iki hava yolunda da benzer bir durum vardır.

Bugün astım ve rinit, solunum yollarının tek bir hastalığının farklı evrelerdeki belirtileri olarak kabul edilmekte ve astım ve rinit birlikteliği "tek hava yolu hastalığı" veya "birleşik hava yolu hastalığı" olarak tanımlanmaktadır.

Son yıllarda hem astım hem de allerjik rinitte belirgin artış görülmektedir. Ülkeden ülkeye değişiklikler olmakla birlikte, erişkinlerde allerjik rinit %10-25, astım ise %2-10 oranında gözlenmektedir.

Türkiye'de astım ve allerjik rinitin sıklığı bölgeden bölgeye değişmekle birlikte ortalama astım prevalansı % 6 – 9, allerjik rinit prevalansı ise %7 -20 olarak ifade edilmektedir. (Prevalans, belirli bir nüfusta, belirli bir zaman dilimi içerisinde, belirli bir hastalığa sahip kişilerin oranıdır).

21 Haziran 2008 Cumartesi

HİPERAKTİF ÇOCUK

DİKKAT EKSİKLİĞİ HİPERAKTİVİTE BOZUKLUĞU

TANIM

Dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu, bireyin yaşına ve gelişim düzeyine uygun olmayan aşırı hareketlilik, istekleri erteleyememe (impulsivite) ve dikkat sorunları ile kendini gösteren bir psikiyatrik bozukluktur (APA 1994).

TEMEL BELİRTİLER

Bu bozukluğun 3 temel belirtisi vardır:

Dikkat eksikliği,
Aşırı hareketlilik,
Dürtüsellik
Bir kişide dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğunun varlığından söz edebilmek için bu belirtilerin 7 yaştan önce başlamış olması, birden fazla ortamda görülüyor olması, sürekli olması ve kişinin günlük yaşamını etkileyecek boyutta olması gerekir.

7 yaştan önce başlamış olmalı

Kalıcı ve sürekli olmalı (en az 6 aydır)

Birden fazla ortamda görülmeli (hem ev hem okul)

Dikkat Eksikliği:

Dikkat eksikliği dikkat süresinin ve yoğunluğunun bireyin yaşına göre olması gerekenden az olmasıdır. Dikkatin belirli bir noktaya toplanamaması ve kolayca dağılması, dağınıklık, unutkanlık, eşyaları kaybetme gibi belirtilerle kendini gösterir.

Dikkat eksikliğinde sorun dikkat edememek değil, dikkatin belirli bir noktaya odaklanamamasıdır. Bu tür bireyler aynı anda tüm uyaranlara birden dikkat ederler bu nedenle belirli bir işle uğraşırken başka bir uyarıcı kolaylıkla dikkatin dağılmasına neden olur. O anda uğraştıkları işi bırakıp bir başka işe yönelebilirler.

Uyarana ve çevreye ait bazı faktörler dikkat süresi ve yoğunluğunu etkiler. Ödev başında 10 dk’dan fazla oturamayan bir çocuk bilgisayar başında saatlerce oyun oynayabilir ya da sevdiği bir TV programını izleyebilir. Dikkat eksikliği olan bir birey için dikkatin bir noktaya odaklanması ve sürdürülmesi kalabalık, gürültülü ve uyaranın fazla olduğu ortamlarda daha da zor olur. Bununla birlikte

bire bir ilişkilerde, sakin ortamlarda ve ilgisini çeken bir konuda daha uzun süre odaklanabilir.

Dikkat süresi ve yoğunluğu her yaşta farklıdır. 5-6 yaşlarındaki bir çocuk için normal kabul edilebilecek dikkat süresi 12 yaşındaki bir çocuk için kısadır. Bu nedenle her birey kendi yaş dilimi içinde değerlendirilmelidir.

Amerikan Psikiyatri Birliği’nce Tanımlanan Dikkat Eksikliği Ölçütleri

1.Belirli bir işe ya da oyuna dikkatini vermekte zorlanır.

2.Dikkati kolayca dağılır.
3.Dikkatsizce hatalar yapar.
4.Başladığı işi bitiremez.
5.Kendisiyle konuşulurken dinlemiyormuş gibi görünür.
6.Görev ve etkinlikleri düzenlemekte zorlanır.
7.Yoğun zihinsel çaba gerektiren işleri yapmaktan kaçınır (ev ödevi, okul aktiviteleri gibi).
8.Etkinlikler için gereken eşyaları kaybeder.
9. Günlük etkinliklerde unutkandır.
Bunlardan en az 6’sının, en az 6 aydır, birden fazla ortamda görülüyor olması durumunda dikkat eksikliği olabileceği düşünülür.